NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
أَبُو مُعَاوِيَةَ
حَدَّثَنَا
عُبَيْدُ
اللَّهِ عَنْ
نَافِعٍ عَنْ
ابْنِ عُمَرَ
أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَسْهَمَ
لِرَجُلٍ
وَلِفَرَسِهِ
ثَلَاثَةَ
أَسْهُمٍ
سَهْمًا لَهُ
وَسَهْمَيْنِ
لِفَرَسِهِ
İbn Ömer'den demiştir ki
Rasûlullah (S.A.V.)
mücahid ve atı için birisi kendisine ikisi de atına (olmak üzere ganimet
mallarından) üç pay vermiştir.
İzah:
Buhârî, cihâd; meğazi;
Müslim, cihâd; Tirmizi, siyer; Muvatta, cihâd; Ahmed b. Hanbel.
Ulema, bir mücahidin
ganimet mallarından alması gereken pay
hakkında ihtilafa düşmüşlerdir.
Esasen bir mücahid,
savaşta ya süvari olarak bulunur ya da piyade olarak bulunur.
Savaşa piyade olarak
katılan bir mücahidin, ganimet mallarından sadece bir hisse alması
gerektiğinde tüm ulema ittifak etmişlerdir.
Fakat, süvari olarak
katılması halinde, alması gereken hissenin mikda-rı hakkında ihtilafa
düşmüşlerdir. İmam Ebû Hanife (r.a) ile İmam Züfer (r.a)'e göre savaşa süvari
olarak katılan bir mücahid, birisi kendisi, diğeri de hayvanı için olmak üzere
ganimet mallarından iki hisse alır. Yine Hanefi imamlarından İmam Ebû Yusuf ile
İmam Muhammed (r.a.)'e göre; birisi kendisi için, ikisi de hayvanı için olmak
üzere üç hisse alır. İmam Şafii ile İmam Malik, Ahmed, İshak, İbn Abbas,
Mücahid, el-Hasen, İbn Şîrîn, Ömer b. Abdülaziz, el-Evzâî, es-Sevri, Ebû Ubeyd,
İbn Cerir ve diğer ulema da İmam Ebû Yusuf'un görüşündedirler.
Şafiî ulemasından Hafız
İbn Hacer ise, Hz. Ali (r.a) ile Hz. Ömer (r.a)'in de bu mevzuda cumhurun
görüşünde olduklarını söylemiştir.
Süvari olarak savaşa
katılan bir mücahidin, birisi kendisi için, ikisi de hayvanı için olmak üzere
ganimet mallarından üç hisse alacağını söyleyen cumhur ulemanın bu mevzudaki
delili; konumuzu teşkil eden İbn Ömer hadisi ile benzeri hadislerdir. İmam Ebû
Hanife (r.a)'nin bu mevzudaki delili ise 2736 numaralı Mücemmi b. Cariye
hadisidir. İmam Ebû Hanife (r.a) kendisine göre tesbit ettiği bazı deliller
sebebiyle mevzumuzu teşkil eden İbn Ömer hadisiyle amel etmeyi uygun görmemiştir.
Çünkü İbn Ömer
hadisinde, sözü geçen ganimet taksiminin hangi savaşta elde edilen
ganimetlerle ilgili olduğu açıklanmamıştır. Bu ganimetlerin Hayber savaşından
Önceki savaşlarda ele geçen ganimetlerle ilgili olması ihtimali vardır. Oysa Rasul-ü
Zişan efendimizin Hayber savaşından önceki ganimetlerle ilgili uygulaması daha
sonraki ganimetlerin taksimi için bir ölçü olamaz. Allahu Teâlâ Hayber
ganimetlerini hiçbir ölçüye tabi olmaksızın istediği şekilde dağıtmak üzere
Hz. Peygamberin arzusuna bırakmıştı. Ayrıca konumuzla ilgili bu hadis-i şerif
te at için verildiği ifade edilen, iki hisseden birinin normal ganimet payı
olarak diğerinin de tenfil olarak verilmiş olması, savaşta kullanılan atlar
için iki hisse değil bir hisse verilmiş olması, ihtimal dahilindedir.
Buharî sahihinde, bu
hadisi iki yerde rivayet etmiş. Bunlardan birisi ci-hâd bölümünde
"Rasûlullah (S.A.V.) Hayber günü at için iki, piyade için bir hisse
verdi." anlamına gelen lafızlarla rivayet etmiştir. Ancak burada söz konusu
ganimetlerin Hayber ganimetleri olduğu ifade edilmekle beraber, bu-•adaki at
için verildiği ifade edilen iki hissenin sadece ata verilmiş olmayıp sahibiyle
birlikte ata verilmiş olması ihtimali vardır. Bu durumda aslında ata ve
sahibine birer hisse verilmiş demektir.
Ayrıca metinde geçen at
anlamındaki Feres kelimesinin aslında atlı anlamına gelen faris olduğu halde
yanlışlıkla elifi düşerek metne "feres" şeklinde geçmiş daha sonraki
devirlerde gelen raviler bu metne itibar ederek, "bir ata iki hisse bir
piyadeye de bir hisse verildiğine göre bir atlıya üç hisse verilmesi
icabeder." mantığından hareketle, bu mevzudaki hadisleri "Bir süvariye
üç hisse verilir" şeklinde rivayet etmiş olmaları kuvvetle muhtemeldir.
Nitekim İbn Ebî Şeybe'nin Musannafındaki "Rasulullah (s.a.v.) süvariler
için iki piyadeler için de bir hisse verirdi." mealindeki hadis-i şerifle
benzerleri bu gerçeği te'yid etmektedir.
Darekutnî'nin
el-Mü'telif ve'l-Muhtelif isimli eserinde de bu hadiste geçen el-feres kelimesi
el-far(is şeklinde rivayet edilmiştir. Bu kelimeyi, Faris şeklinde rivayet
eden ravilerin tümünü görmek isteyen okuyucularımıza Bezlü'l-Mechûd isimli
Sünen-i Ebu Davud şerhinin 335-336. sayfalarına bakmalarını tavsiye ederiz.
Şevkanî'nin bu
mevzudaki görüşünden dolayı İmam Ebû Hanife'ye saldırması, kendisine
yakışmayan bir tutumdur.